Akciğer Kanseri tüm dünyada insanların korkulu rüyası. Kanser kaynaklı ölümlerin her iki cinste de ilk sırasında yer almakta. İnsanların bu kadar korktuğu bir hastalık olmasına rağmen, belirtilerine kulak asmamak neden? Hastaların birçoğu maalesef kendinde gelişen belirtileri umursamadığından tedaviyi sağlayabilecek bir doktora başvurmakta gecikmektedirler. Hastalığı ortadan kaldırabilecek cerrahi tedavi şansını yitirmiş oluyorlar. Bazı hastalar ise zamanında doktora başvurmuş olsa da kanser ismini duyduklarındaki stres ile bıçak değerse yayılır inanışı ile cerrahi tedaviden kaçıyor. Son 20 yılın teknolojisini ve tecrübeleri düşünürsek; erken dönemde başvuran hastalarımızda kanserin sıkıntılı süreçleri ile yüzleşmesine müsaade etmeden sorunu ortadan kaldırmak için destek olabilmekteyiz. Tabi ki bir takım kriterler var ama önce hastanın kendisini dinlemesi ve doktoruna inanması gerekiyor.

Erken evre yakalanan hastalarda cerrahi tedavi ile hastalık tamamen ortadan kaldırılabildiği gibi, ileri evre hastalarda da akciğerde su birikmesi, nefes borusunun tümör ile tıkanması gibi durumlarda da cerrahi yöntemlerle hastanın rahatlatılması mümkün olmaktadır.

Aşağıda Akciğer Kanseri ile ilgili tıbbi bilgileri aktarıyor olacağım.

Akciğer Kanseri nedir?

Akciğerde, hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalması ile oluşan kötü huylu tümörlere akciğer kanseri denilir. İlk önce bu hücre çoğalmasının meydana geldiği yerde kitle (duman, leke, yara) oluşturur. Daha sonra tedavi edilmez ise lenfatik sistem aracılığı ile mediasten denilen her iki akciğerin ortasında kalbin bulunduğu bölgeye ve sonra vücudun diğer organlarına yayılım gösterebilir.

Akciğer Kanserinde Risk Faktörleri nelerdir?

Akciğer kanserinin bilinen en önemli risk faktörü sigaradır (tütün ve ürünleri). Aktif sigara içmek kadar pasif içicilik de akciğer kanseri oluşumunda önemli bir faktördür.

Genetik faktörler önemli risk faktörlerinden biridir. Ailede akciğer kanser öyküsü bulunan kişilerde akciğer kanseri gelişme ihtimali artmakta, bu kişi aynı zamanda sigara da kullanıyor ise bu risk çok fazla yükselmektedir.

Asbest, radon, uranyum, petrol ürünleri gibi doğada ve sanayide ortaya çıkabilen kimyasallar da risk teşkil etmektedir.

Akciğer tüberkülozu, zatürre gibi hastalıklardan sonra akciğerde kalan izler de kanser gelişimini kolaylaştıran faktörlerdendir.

Akciğer Kanserinin belirtileri nelerdir?

Akciğer kanseri son derece sinsi seyreden bir hastalıktır. Belirtilerin aşikar hale gelmesi çoğu zaman hastalığın ilerlemesi ile ortaya çıkar. Bu da hastalığın tamamen ortadan kaldırılmasını sağlayabilecek tedavi şansının kaybedilmesine neden olabilmektedir. Vücudumuzda ortaya çıkan değişikliklere kulak vermemiz gerekir.

En sık görülen belirti öksürüktür. Çoğu zaman önemsenmeyen bu şikayet eğer yeni gelişmiş, 2 hafta ve daha uzun süredir devam ediyor ise ya da öksürük karakterinde değişiklikle seyrediyorsa mutlaka doktora başvurmak gerekir. Nefes darlığı ve göğüs ağrısı da diğer sık görülen belirtilerdir.

Genel olarak kanser varlığında ortaya çıkan kilo, kaybı, halsizlik gibi şikayetler de akıldan çıkarılmamalıdır. Hastalığın ilerlemesi ile balgamla karışık kan gelmesi, ses kısıklığı, yutma güçlüğü, kemik ağrıları gibi şikayetler ortaya çıkabilmektedir.

Akciğer Kanserinde tanı yöntemleri nelerdir?

Akciğer kanserinde tanıya ulaşmak için iyi bir fizik muayene ve hastanın hikayesini tam almak önemlidir. Şikayetleri, aile öyküsü, risk faktörleri varlığı, meslek mutlaka sorgulanmalıdır. Akciğer Grafisi ise ilk istenen radyolojik görüntüleme yöntemidir. Akciğer grafisinde şüpheli bir görüntü izlenir ise de Akciğer Tomografisi ile lezyonun yeri ve özelliklerini anlamak mümkündür. Kanser şüphesi varlığında mutlaka patolojik yani hücresel boyutta inceleme gerekeceğinden biyopsi yapılmalıdır. Biyopsi için tomografide elde edilen görüntülere göre karar verilir.

–           TTİAB: Transtorasik İğne Aspirasyon Biyopsisi, göğüs duvarından iğne ile girilerek alınan biyopsi şekline verilen isimdir. Akciğerde izlenen lezyon eğer göğüs duvarına yakınsa bu yöntemle parça almak hızlı ve kolay bir yöntem olarak kullanılır.

–           Bronkoskopi: Ağız ya da burundan özel bir aletle girilerek nefes borusunun içini görüntülemeyi sağlayan bir yöntemdir. Akciğerde izlenen lezyon nefes borusuna yakınsa bu yöntemle hem görüntüleme yapmak hem de lezyondan parça almak mümkün olmaktadır.

–           Videotorakoskopi: Anestezi altında kamera ile akciğerin bulunduğu göğüs boşluğuna girilmesi ile yapılan işlemler bütünüdür. Hem akciğerden, hem göğüs boşluğunda biriken sıvıdan, hem akciğeri ve göğüs boşluğunu saran zarlardan parçalar alınmasını sağlayan bir yöntemdir. Tomografide sıvı varlığı da görülüyor ise bu yöntem tercih edilir.

–           Mediastinoskopi: Boynun ön kısmından girilerek nefes borusunun her iki tarafında bulunan lenf nodlarından biyopsi almayı sağlayan bir yöntemdir. Genel anestezi altında uygulanır. Tomografide, mediastinal lenf nodlarında büyüme tespit edilmiş hastalarda hem tanı em de evreleme için kullanılan bir yöntemdir.

Hastanın patolojik tanısı konulduğunda ise yayılım durumunun tespiti için özellikli bir görüntülemem yöntemi olan PET-CT kullanılmaktadır.

Akciğer Kanserinde tedavi yöntemleri nelerdir?

Tedavide en önemli kriter patolojik değerlendirmedir. Akciğer Kanseri patolojik olarak başlıca 2 ana sınıfta değerlendirilir. Bunlar: Küçük Hücreli ve Küçük Hücreli Dışı grup olarak adlandırılırlar. Küçük Hücreli Akciğer Kanserinde ana tedavi onkolojik tedavi yöntemidir. Bu tanı konulan hastalarımıza Onkoloji Klinikleri tarafından tedavi düzenlenir. Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri ise içinde bir çok farklı grubu barındırır ancak hastanın genel durumu, solunum kapasitesi uygun ise ana tedavi yöntemi cerrahidir. Erken evrede yakalanmış hastaların hastalıktan tamamen kurtulmasını sağlamak cerrahi tedavi ile mümkündür.

Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserinde cerrahi tedaviye karar vermek için hastanın fonksiyonel durumu öncelikle değerlendirilir.

–           Kardiyolojik Değerlendirme: Kardiyoloji uzmanı tarafından hasta görülerek bir akciğer ameliyatı geçirmeye uygun olup olmadığı belirlenir.

–           Solunum Fonksiyon Testi: SFT olarak kısaltılan bu tetkik ile hastanın cerrahi sonrası akciğer kapasitesinin yeterliliği değerlendirilir.

–           PET-CT, Mediastinoskopi, MR gibi yöntemler ile hastalığın vücutta yayılımı tespit edilerek evrelemesi sağlanır.

Tüm bu bilgiler ışığında hastalar değerlendirilerek cerrahi tedavinin şekline karar verilir. Lobektomi en sık gerçekleştirilen anatomik rezeksiyon şeklidir. Hastalığın bulunduğu akciğer lobu, yani akciğer bölümü, komplet olarak çıkarılır. Aynı zamanda, hastalığın ilk yayılım gösterebileceği mediastinal lenf nodu istasyonları da tek tek değerlendirilerek aynı ameliyat sırasında temizlenir. Hastalığın yerine göre bazen hastalığın bulunduğu akciğerin tamamının alınması gerekebilir ki buna pnömonektomi adı veriyoruz. Bazı özel durumlarda ise hastalığın bulunduğu alan temiz sınırlarla çıkartılır. Bu yönteme de wedge rezeksiyon adı veriyoruz. Wedge rezeksiyon daha çok hastanın solunum kapasitesi sınırlı olduğunda, daha büyük bir akciğer alanının çıkarılması için yeterli solunum kapasitesi bulunmadığında tercih edilen ameliyat çeşididir.

Akciğer Kanseri ameliyatı sonrası takip ve tedavi nasıl olur?

Cerrahi tedavi görmüş hastalar tüm kontroller yapılarak hastaneden şifa ile taburcu edilirler. Taburculuk sonrası 1. hafta kontrolüne kadar hastaya evde kullanması gereken birkaç ilaç ve solunum egzersizi verilir. İlk hafta kontrol zamanında da hasta rutin kan tahlili, akciğer filmi ve fizik muayene ile değerlendirilir. Her şeyin yolunda olduğunu gördükten sonra patolojisinde ek kemoterapi ya da radyoterapi görme ihtiyacı olmayan hastalar 3 aylık periyotlarla yakın takibe alınırlar. Tüm bu süreç boyunca tedavinizi yapan ekibe ulaşabilmeniz önemlidir. Beklenen bir durum olmasa da karşılaşılabilecek her sorunda hekiminize başvurmanız ya da danışmanız önerilir.